Değerler bülteninde bahsettiğim ve Darel
Rutherford hocamla çalışmalarımda öğrendiğim, “kutu” konusuna değinmek istedim.
Çünkü önceden kutu denince günlük hayatımda eşyalarımı içine koyduğum dörtgen gereç
ya da meşhur yarışma programı aklıma gelirdiJ
İlk etapta kutuyu kendi bakış açılarımızla
duvarlarını ördüğümüz bir yaşam alanı olarak sizler için özetleyebilirim. Her
birimiz kendimize kutular yaratıp, içinde yaşamaya devam ediyoruz. Sonra da yarattığımız
kutudan sıkılıp içinden çıkmaya çabalıyoruz. Aslında kutunun dışına çıkabildiğimizde
attığımız ilk adım, yeni kutumuzun sınırları oluyor. Yeni kutumuzda dar gelince
bir diğer kutuya geçme isteğimiz kaçınılmaz hale geliyor. Bu nedenle ulaşmak
istediğimiz, her yeni kutunun özlemiyle doluyuz. Elde edince de mutlu
olacağımızı hayal ediyoruz. Sonuç olarak
da yeni bir kutu yaratmamız, tecrübe etmemiz ve yok etmemizle devam eden bir
döngüyü deneyimliyoruz. Çünkü bu çemberin merkez noktası hepimizin mutlu bir hayata
sahip olabilmek için sarfettiği gayret.
Peki kutumuzun duvarlarını hangi
harçla örüyoruz?